İşe başladığım yıllarda kariyer planlamasının ne olduğunu bilen kimse yoktu. Ancak yöneticiniz sizi beğendiğinde zam veya terfi alabilirdiniz. Türk şirketlerinde İnsan Kaynakları uygulamaları henüz oturmamış birçok şirket var ki, hala bu durum devam ediyor. Hiç ummadığınız Holding’ler de var bu kapsamda.
Ben şanslı olduğum ya da kariyerimi bilinçli planladığım için, insan yönetimini bilen iyi yabancı şirketlerde, kariyer planlaması nedir, nasıl yapılır öğrendim. Deneyimledim ki, kişi bazında kariyer planlanır ve pozisyonlara yedekler belirlenir. Bu süreç önemlidir ve ciddiyetle yönetilir. Yükselme potansiyeli ve arzusu olan bir kişi, idealde 3 yılda bir yeni bir göreve geçer. Bu görevlerden kimisi terfidir, kimisi ise paralel ama kişinin kendisini geliştirebileceği bir roldür.
Kendim de 2,5 – 3 yılda bir yeni bir göreve geçtim. Sürekli yeni şeyler öğrendim, kendi yetkinliklerimi yeni fırsatlar ile geliştirdim. Öğrenmenin ve gelişmenin sonu yok ve bunca yılın sonunda hala gelişmeye devam ediyorum.
Şimdilerde hala bu “3 yıl” ın geçerli olup olmadığını sorguluyorum. İş hayatındaki değişimin hızlanması, yetkinlik gelişiminin de hızlanmasını gerektiriyor. Öyle oturup 5-10 yıl aynı işi yapmak, siz isteseniz de mümkün değil artık. Buna hızlı öğrenen ve gelişen Y kuşağının dinamizmini de katınca 3 yıl çok uzun bir süre oluyor.
Gelin anlaşalım. Y’ler her sene yeni ve farklı bir iş beklerken, şirketler de sürdürebilirliğin peşinde. Bu durumda 2 yıl makul sanki.
Peki bir çalışan olarak ne yapacağım da 2 veya bilemedin 3 yılda bir yeni bir role geçebileceğim derseniz, kendi tecrübelerimi 3 ana adımda toparlayabiliyorum.
- İlk ve en önemlisi “kendinizi sürekli geliştirmeniz ve öğrenmeye açık olmanız”. Öncelikle yaptığınız işte yetkin olun. Sonra da geçmek istediğiniz pozisyon ne ise onunla ilgili teknik ve davranışsal konularda kendinizi geliştirmeye başlayın. Sadece kendi fonksiyonunuza hakim olmakla yetinmeyip, şirketin tüm iş süreçlerini de bilin. Bu size fark yaratacaktır.
- İkinci adım ise “başarıyı ortaya koymanız”. Yaptığınız rutin/günlük işlerin dışında başarılı bir proje / çalışma ortaya koyun. Bu projeler üst yönetim tarafından da fark edilsin.
Kendime dönüp baktığımda hemen her rolümde fark yaratan bir projede yer almışım. Bunların bir kısmı departmanıma hizmet ederken, bir kısmı da şirketin işlerini etkilemiş.
- Üçüncü adım ise “cesaret ile işi istemek, işe hazır olduğunuzu söylemek”. Bu bazılarınıza ters gelebilir. Ben çalışıyorum, şirket fark etsin diye düşünebilirsiniz. Çoğu zaman iş yoğunluğunda sizin istekleriniz ve beklentileriniz, daha önce konuşmuş olsanız da atlanmış olabilir. İşi kadere bırakmak yerine sorumluluğu alıp talep etmekte ne var? En kötü, yöneticiniz daha hazır olmadığınızı söyler ve sizi hazırlamaya başlar.
Yine geçmişe bakıyorum ve görüyorum ki ben değişime hazır hissettiğimde yöneticilerime gidip hep dile getirdim. Önemli bir nokta var ki o da “role gerçekten hazır olmak”. Bilinçsiz ve hazırlıksız iş istemekten bahsetmiyorum.Bunun için de 1. ve 2. adımları hakkıyla gerçekleştirmek gerekiyor.
Kıdemli İK Müdürüyüm, çalıştığım şirket birleşme sürecinde ve ben satın alınan şirketteyim. Şirketimin kariyer planlamasında “Direktör adayıyım” ama bu plan artık ne kadar geçerli bilemiyorum. Yeni İK Başkan Yardımcısı ile tanıştım ve birkaç toplantıda bir araya geldim, ama kariyerim konusunda endişeliyim. Cesaretimi toplayarak bir görüşme talep ettim. Kendisine yaptığım çalışmaları, kariyer beklentilerimi anlattım. Bu cesareti gösterip kendimi tanıttığım için çok memnun oldu. Beni yaptığı toplantılara çağırmaya, projeleri takip etmeye başladı. 6 ay sonra birleşme organizasyonu tamamlanırken İK Direktörlüğü teklifi aldım. Hazır olduğumu söylemeseydim ne olurdu onu bilmek zor.
Önce sorumluluğu alalım, sonra “Kariyerimiz Açık Olsun….”