İş hayatına yeni başladığım yıllardı. Master bitmiş heyecanla çalışmaya başlamıştım. Pazarlama işi ararken ’94 krizi sonrası finans departmanında çalışmaya başladım. Ekonomi mezunuyum ya, yine de sevdiğim işi buldum diye mutluydum. Finans derslerini çok severdim ve stajımı da muhasebede yapmıştım. Herkesin çekindiği bir Genel Müdür Yardımcısı’na bağlıydım. Çok disiplinli ve dikkatli bir yöneticiydi. Ondan çok şey öğreniyordum ve hayatımdan memnundum. İş disiplinine ek olarak bana göre çok esprili ve samimi biriydi.
Fakat birçok eski çalışana göre ise rahatsız edici, eleştiren ve zor biriydi.
Dolayısıyla dedikoduların ve çekiştirmelerin baş kahramanıydı. Her hareketi farklı yorumlanıyor ve hikaye üzerine hikaye anlatılıyordu….
Geçen hafta iş hayatıma geri dönmemi sağlayan bir konferanstaydım. “Landmark Forum” ilk defa İstanbul’da yapıldı. Ben de oradaydım; bu güzel oluşuma şahitlik etmek ve destek olmak için…149 katılımcının farkındalığına ve dönüşümüne tanık oldum.
Ben Forum’a geçtiğimiz Mayıs ayında Londra’da katılmıştım ve memleketime hayata yeni bir bakış açısıyla dönmüştüm. Bu kadar çabuk Türkiye’ye gelmesi ve sevdiklerimi bu programa katabilme olasılığı benim için büyük bir şans oldu. Annem ve kardeşim forumdaydı.
Forum’da yakalanan ilk farkındalık, kendi yarattığımız hikayelerin kurbanı olarak yaşamamız ve bu hikayeleri gerçek sanmamız.
Bu farkındalık beni iş hayatımın sizinle paylaştığım ilk yıllarına götürdü. Hangisi hikaye, hangisi gerçek? Ben mi yanılıyordum, diğerleri mi? Benim algım mı doğru, onların ki mi? Herkesin gördüğünü göremeyecek kadar saf mıydım?
Sanki tek gerçek bu kişinin esprili bir yönetici olması ve herkesin kendi hikayesi ile farklı bir kişiye dönüşmesi. Farklı yüklenen anlamlar ve farklı duygular….
Olaylara bu anlamları yüklememek aslında ne kadar özgürleştiriyor bizleri değil mi?
Bu farkındalığım ile herşeye bir anlam katıp zihnimi yormak ve uykusuz geceler geçirmek yerine özgürlüğü seçtim.
Şubat’ta “Landmark Forum” yine İstanbul’da. Zihnini özgür bırakmak isteyenler varsa kaçırmasın.