Koçluk öyle bir mucize ki, işe ilk önce kendinizi açmakla başlıyorsunuz. Hem de ne açmak… Bu çalışmanın sonuçlarına, değişim değil, ancak dönüşüm kavramı yetebilir.
Kendimle uğraşmak konusunda, pek çok insana göre daha şanslı biri oldum hep. Yıllarca İnsan Kaynakları profesyoneli olarak binbir çeşit değerlendirme içinde bulundum. Kendimi pek çok kez irdeledim ve daima geribildirime açık oldum. İstedim verdiler, aldığım geribildirimlerle kendimi değiştirmek için çabaladım. 360 derece değerlendirmeler sonrası, kendime kişisel geribildirim planları hazırladım. Kendimi geliştirmek adına birçok liderlik gelişim programına katıldım.
Geribildirimlerden yola çıkarak, benden beklenen şekilde davranmaya çabaladım. Kimi davranışım gelişti, değişti; kimi ise takıldı kaldı bir şeylere. Beklentileri özel bir dikkatle hatırlamadıkça, öyle davranamadım. Kimi geribildirimler için ise, kendimi kontrol etmeyi öğrendim. Sonuçta, öğrenmeye ve gelişime açık bir insan olmanın artılarını da kullanarak çeşitli değişimler yaşadım… Ama hiçbirine dönüşüm diyemem. Tüm engellerimi kaldıran tek mucize koçluk oldu ve bu özel yaklaşım, beni bambaşka bir yere taşıdı.
Benim dönüşme sancılarım
Dışarıdan çok sakin ve dengeli görünür, çoğunlukla dingin ve olgun biri olarak algılanırım. Aslında öyleyimdir de. Hayatımın herhangi bir parçasında, kimse beni görüp “Ne kadar da sinirli bir insan” demez asla. Ama öyle anlarım olur ki, her şey bozulabilir.
Kendimi kontrol edemediğim pek çok görüşme, toplantı ve birebir çalışma olmuştur. Üstelik bunun sebebini de, hiçbir zaman anlayamamışımdır… Ev yaşamım da bu halden nasibini almıştır. Hatta diyebilirim ki, ev, tamamen kontrolsüz alanım olmuştur. Eşime ve oğluma karşı çabucak sinirleniverip, hele de oğlumun bakıcılarına karşı hiç ılımlı davranamamışımdır… Kaç tanesini tabir yerindeyse “çıldırıp” evden kovduğum olmuştur.
Sinirlenmenin, bir de üzerimde yarattığı fiziksel etkileri olmuşturki, iş hayatında beni rezil edivermiştir. Boynum ve kulaklarım anında kıpkırmızı olur ve adeta alev olur, yanmıştır. Bu dışarıdan görünendir ve kim bilir vücudumun içinde nasıl yakıcı etkileri olmuştur..? Üst düzey yöneticilerden bu konuda birçok kez geribildirim almışımdır. Evde de eşim şikayetçi olmuştur tabii.
“Peki, o geribildirimler ne işine yaradı?” diyenlere, açık yüreklilikle cevap vereceğim: Hissettiklerimde pek bir şey değişmedi. İş yaşamımda bu ani ‘yükselmeyi’ kontrol etmeyi öğrendim. Ancak bu defa gördüm ki, bu gerçek bir dönüşüm değil, sadece bir baskılamaydı. Üstelik daha çok biriktirmeme sebep oluyor ve evde daha çok sinirleniyordum.
Bu arada, bunca sinirlenmemin sebebi, daima başkaları oldu. Yani Onlar… Gerisi ve sinirimin gerçek sebebi, benim için kör alandı. Hep başkalarını suçluyordum. Hayatıma böyle devam edip giderken, koçluk eğitimim sırasında ilk çalışmak istediğim konu bu oldu. Çünkü kendimde çözmem gereken en önemli alandı ve bu aşamaya kadar çaresini bulamamıştım.
Koçluk seansında, koçum, beni şikayet ettiğim ya da sinirlendiğim konulardan hemen uzaklaştırdı. Sorularla, davranışımın derinlerine indik ve hayatta tahmin edemeyeceğim bir farkındalık yakaladım: “İşler benim istediğim şekilde yapılmazsa mükemmel olamaz”. Bu bir korkuydu ve buradan kızgınlık fışkırıyordu.
Bu farkındalıkla birlikte, pek çok şeyi düşünmeye başladım. En doğruyu hep ben mi biliyorum? Başka alternatifler de olabilir mi? Mükemmel olması şart mı? Ya da, mükemmel nedir? Mesela başka bir ülkeden, anadilden ve kültürden gelen bir bakıcı, benim kafamdan geçen doğruyu nasıl bilip uygulasın..?
Bu farkındalığın ilk ve en önemli etkisi, bakıcıların evimizde kalış süresinin uzaması oldu. En mucizevi değişim ise, bu farkındalık ile birlikte yaşadığım kızarma ve sıcak basmasının tamamen yok oluşuydu.
Öncelikle, sevdiklerime karşı daha duyarlı ve yumuşak olmaya başladım. İş yaşamında ise, kendimi strese sokmadan farklı bakış açılarına açıldım. ‘Mükemmel’ saplantım hızla erimeye başlamıştı. Zaten hayatta ne mükemmeldi ki?
Kendime yönelttiğim bu ‘mecburiyet’ ortadan kalkınca, duygularımı da keşfetmeye başladım. Meğer mükemmellik peşinde koşarken, iş beni ne kadar mekanik yapmış. İş hayatında tabi ki sonuç üretmek için varız, ama bunu duygularımızla birlikte yapmak çok daha etkili.
İşte İlk farkındalıklarım…. Ve hayatıma kattıklarını şimdi cesurca paylaşıyorum. Üstelik daha yolun başındayım… Bunu en içimde hissediyorum; ben artık dönüşüme yelken açtım.